00:00:00
SEN KAZANDIN!
Sonraki
+ - Puanlar
| Zaman harcamak | Tarih |
+ Arama Kuralları
- Sözlük
- ahenkuyum.
- akarKiraya verilerek gelir getiren ev, dükkân, tarla, bağ vb. mülk.
- alemMinare, kubbe, bayrak direği vb. yüksek şeylerin tepesinde bulunan, pirinçten yapılmış ay yıldız veya lale biçiminde süs.
- amaçElde edilmesi gereken, ulaşılmak istenilen sonuç.
- antikİlk Çağdaki uygarlıklarla, özellikle eski Yunan ve Roma uygarlıkları ile ilgili olan.
- arızaaksaklık.
- avlamakBir avı diri veya ölü olarak ele geçirmek.
- aynaIşığı yansıtan, varlıkların görüntüsünü veren, cilalı ve sırlı cam.
- aşağıBir şeyin alt bölümü.
- baloDanslı ve özel giysili gece eğlencesi.
- başlangıçBir iş, bir dönem, bir hayat vb.nin ilk bölümü.
- birebirEtkisi kesin olan.
- dahiOlağanüstü yeteneği ve yaratıcı gücü olan kimse.
- daimaHer vakit, sürekli olarak.
- davranışsalDavranışla ilgili.
- defakez.
- doğumDoğmak işi.
- dukaDük ünvanının eskiden kullanılan biçimi.
- elmaGülgillerden, çiçekleri pembe veya beyaz bir ağaç (Pyrus malus).
- eyerBinek hayvanlarının sırtına konulan, oturmaya yarayan nesne.
- eğretiBelirli bir süre sonra kaldırılacak olan, bir şeyin yerine geçici olarak kullanılan.
- eşitYapı, değer, boyut, nicelik ve nitelik bakımından birbirinden ne artık ne eksik olmayan (iki veya daha çok şey).
- fuarBelli zamanlarda, belli yerlerde ticari mal sergilemek ve satmak amacıyla açılan büyük sergi.
- gedikBir düzey üstündeki yıkık, çatlak veya aralık.
- hevesliistekli.
- hücumsaldırı.
- iadeAlınmış bir şeyi geri verme.
- kadarÖlçüsünde, derecesinde.
- kakadışkı.
- kaçmakHızla koşup bir yere saklanmak.
- mimarimimarlık.
- neredenHangi yerden?.
- ortaokulÖğrencilere örgün eğitim sisteminin temel bilgi ve becerilerini kazandırarak onları ortaöğretime hazırlayan eğitim öğretim kurumu.
- patikaEngebeli yerlerden gelip geçenlerin ayak izlerinden oluşan, tekerlekli araç işlemeyen dar yol.
- radarRadyo dalgalarının yankısını alarak cisimlerin yerini ve uzaklığını bulabilen, genellikle uçak ve gemilerde kullanılan cihaz.
- reelgerçek.
- serfDerebeylik toplum düzeninde toprakla birlikte alınıp satılan köle.
- siyahkara, beyaz karşıtı.
- takmakBir şeyi başka bir yere uygun bir biçimde tutturmak, iliştirmek, geçirmek.
- vaazCami, mescit vb. yerlerde vaizlerin yaptığı, genellikle öğüt niteliği taşıyan dinî konuşma.
- vilayetil.
- voltElektromotor gücün veya gerilimin birimi.
- yamyamlıkYamyam olma durumu.
- yavaşçaOldukça yavaş bir biçimde.
- ölçekBirim kabul edilen herhangi bir şeyin alabildiği kadar ölçü.
- üretimBelirli faaliyet ve işlemler sonucu yeni bir mal veya hizmet meydana getirme.